Eşlerden biriyle, evli olduğunu bilerek beraberlik yaşayan üçüncü kişiye karşı diğer eşin tazminat talebinde bulunma imkânı olup olmadığı konusunda yargı makamlarının farklı kararlar verdiği ve Yargıtay daireleri ile Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararların farklılıklar içermeye devam etmesi üzerine konunun Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun önüne geldiği görülmüştür.
Kurul 6/7/2018 tarihinde verdiği kararla meselenin aile kurumu ve evlilik birliğiyle yakından ilişkili olduğunu vurgulayarak öncelikle aile hukuku bağlamında irdelenmesi gerektiğini belirtmiş; mevcut hukuki düzenlemeleri ayrı ayrı irdeleyerek içtihatları birleştirmiştir (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6/7/2018 tarihli ve E.2017/5, K.2018/7 sayılı kararı).
Söz konusu kararda Yargıtay, somut olayın şartlarında ileri sürülen hususları da kapsayan değerlendirmelerde bulunmuştur. Kararda, 4721 sayılı Kanun’da yer alan sadakat yükümlülüğünün eşlerin birbirlerine karşı ileri sürebilecekleri nispi bir hak olduğunu, eşlerin söz konusu yükümlülüğün yerine getirilmesini ancak birbirinden talep edebileceklerini ve sadakatsizliğe karşı diğer eşin başvurabileceği farklı hukuki çarelere ve yaptırımlara ilişkin hukuki düzenlemelerin bulunduğunu ifade etmiştir.
Öte yandan içtihadı birleştirme kararında aldatma durumunda üçüncü kişinin tümüyle müeyyidesiz kalacağının söylenemeyeceği hususu da ayrıca belirtilmiştir. Salt sadakatsizlik olgusu dışında kalan, aldatılan eşin konut dokunulmazlığının ihlal edilmesi, özel hayatına saldırıda bulunulması, giz alanına girilmesi, özel bilgilerin ifşa edilmesi, söz ve davranışlarla onur ve saygınlığının zedelenmesi gibi bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkının ihlal edilmesi hâlinde üçüncü kişinin manevi tazminat sorumluluğunun ortaya çıkabileceği açıklanmıştır.
Evlilik birliği içinde gerçekleşen aldatma durumunda -başka bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça- salt bu eylem nedeniyle aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat talep edemeyeceği şeklinde verilen söz konusu içtihadı birleştirme kararının Yargıtay ve derece mahkemelerince uygulandığı ve bu konuda son dönemde istikrarlı bir yargısal yaklaşımın bulunduğu görülmektedir.
Bu kapsamda örneğin, aldatma eylemi ile bağlantılı olarak üçüncü kişinin, aldatılan eşin konut dokunulmazlığını ihlal etmesi, özel yaşamına müdahale etmesi, sır alanına girmesi, ele geçirdiği bazı özel bilgileri ifşa etmesi, kullandığı söz ve diğer ifadeler ile onur ve saygınlığını zedelemesi gibi eylemlerinde hukuka aykırılık unsurunun gerçekleştiği şüphesizdir. Hâl böyle olunca, üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilen başkaca bir kişilik hakkı ihlali bulunmadıkça, salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eyleminden dolayı aldatılan eşin üçüncü kişiden manevi tazminat isteyebilmesinin mümkün bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
One comment
Onie Lemke DDS
25 Ocak 2018 at 09:35
In rerum alias aspernatur aspernatur nihil atque. Dolores natus sequi provident. Sit repellendus laboriosam fuga maxime nemo ullam maiores. Iure doloribus adipisci dolore quis.